Hayat acımasızdır. Tercih kullanmada zayıf davranırsan, seni cenderesinde sıkar, öğütür, dağınık düşüncelerl yanlış, hoş olmayan yollara, kişiliğini kaybedeceğin çıkmazlara sürükler. Yanlışı fark edip kendine geldiğinde ise seni caydıracak zihnini allak bullak eden fikirler ürettirir. Bu ortamı yaşayan üniversiteli bir gencin arkadaş kurbanı olarak yanlış yolda devam ederken, temiz, dürüst ve sade bir yaşam kararı ile geleceğe umutla bakması... Askerlik, iş güç derken nişanlanıp evlilik hazırlığı yaparken beklenmedik sona koşan bu gencin hüzünlü ve acıklı serüveni...
"Demir kapı kapatıldı. Sürgü çelildi üzerine ve büyükçe bir anahtarla kilitlendi. Okadar sessizdi ki, zincirin sesi büyük bir yankıyla duyuldu bomboş ve ölüm sessizliğinin olduğu koridorda. Bütün duyguları donduran bir ses, bir yankılanmaydı bu... Kulakları sağır edercesine beyni uğuldadı...
Kimler yoktu ki? Şehrin en zengini buradaydı. Bak işte şu da şehri yıllarca yönetmiş olan kişi. Sağlığında kapısından içeri girmek için binbir uğraş verilen de burada; üstelik yalnız. Kapısını bekleyen nöbetçiler, hizmetliler de yok. Şu da en fakirlerden biriydi. Muhtaçtı; kendine verilenlerle idare ederdi. Hele şurada yatan var ya; kimseyi beğenmez, burnundan kıl aldırmazdı. Bak hepsi burada, birlikte toprağın bağrında..."