Anadolu'nun kavurucu yazından ve dondurucu kışından, sımsıcak ve yanık bağırlı insanların hayatlarından kesitleri okurken hayatı farklı yönleriyle tanıyacak, karakterlerin yaşadığı duygu yoğunluğunu yüreğinde hissedeceksin. Bu öykü yolculuğunda komşunu, arkadaşını, bir yakınını hatta kendini bulacaksın. Kahramanların sıra dışı öykülerini bir çırpıda okuyacaksın. Bazen heyecanlanacak bazen üzülecek bazen de derin düşüncelere dalacağın olaylara şahit olacaksın.
Bu, senin tarihin, değerlerin ve kültürünle bezenmiş, iğne oyası gibi örülmüş hikâyen.
Gecenin dipsiz karanlığı uzar da uzar. Bitmez bir yol gibidir. İp gibidir. İncedir. Dardır. Yola düşmeye gör, sıkar, boğar ve ilk önce düşüncelerini sonra da bütün kimliğini, vücudunu kelepçelerdi. Bu bir esarettir. Her yer paradır, arabadır, zenginliktir, farklılıktır…
Tekrar yatağına döndüğünde gecenin yarısı çoktan geçmiştir. Yatağında dönüp durmaya devam ederken, neden uyuyamadığı sorgusunun cevapsız kalması kafasındaki duyguların kabarmasına, büyümesine, şişmesine sebep olurdu. Bu mahmurluk onu uykuya yakınlaştırır, uyku ile uyanıklık arasında bir aralıkta dururken bir araba, kocaman bir karabasan gibi üzerine düşerken, uykuya geçiş kapısında bir titremeyle uyanırdı…